Ortahisar, Nevşehir-Ürgüp arasında, Ürgüp’e 10 kilometre uzaklıkta yer alan, büyük bir kaya kalenin eteklerine kurulmuş bir kasabadır. Ortahisar Kalesi adıyla anılan bu kale ilk olarak Etiler’in gözetleme yeri şeklinde düzenlenmiş, düşmana karşı savunma merkezi olarak kullanılmıştır. 50 kilometre çapındaki bir araziyi gözetleme imkânı sağlayan kale yedi katlıdır. Kasabada Ortahisar Kalesi’ne tünellerle bağlı olan bir de İshak Kalesi yer alır.
Bölgenin en güzel seyir alanından başlayan Kızıl Vadi, Ortahisar ve İbrahimpaşa köyü arasında uzanan Balkanderesi Vadisi,Mustafapaşa’ya doğru uzanan Üzengi Vadisi, Pancarlık Vadisi kasabanın yakınlarındaki vadiler arasındadır.
Şu an kasabada sürülen hayatın başlangıç tarihinin 11.yüzyıl olduğu sanılmaktadır. Özbek Türklerinden Hibe Dede sekiz kardeşi ile birlikte Horasan’dan göçerek Ortahisar’a yerleşir. Ortahisar Kalesindeki ve kalenin etrafındaki oyukları genişleterek kendilerine dokuz ayrı yaşam alanı oluştururlar. Ortahisar halkının çoğunluğu bu kardeşlerin soyundan gelmektedir. Yani kasaba bir aile kasabası olarak dikkat çeker. Bu dönemden önce sırasıyla Etiler, Frikyalılar, Likyalılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar bölgede yaşamıştır.
Ortahisar’da halkın geçim kaynağını çoğunlukla bağcılık, sebzecilik ve yöre ağzıyla limonculuk denilen bir sektör oluşturur. Bu sektörde kıyı kesimlerden gelen narenciye bölgenin doğal yapısı sayesinde kayaya oyularak oluşturulan büyük mağaralarda depolanıyor. Sekiz ay kadar muhafaza edildikten sonra dağıtımı yapılıyor. Bu mağaralara Soğuk hava deposu denilmektedir.
Merkezi yerleşiminde iyi şekilde korunmuş sivil mimarlık örnekleri ile dikkat çeker. St. Thedora (Pancarlık) Kilisesi, Sarıca (Kepez) Kilisesi, Balkanderesi Kilisesi, Hallaç (Hastane) Manastırı ve Kilisesi, Tavşanlı Kilisesi yakın civarındaki önem teşkil eden tarihi yapılardandır.
St. Thedora Kilisesi (Pancarlık Kilisesi)
Kilise düz tavanlı, tek nefli ve tek apsislidir. Duvar resimleri oldukça iyi korunmuştur. Resimlerde Peygamberin görünümü, Müjde, Ziyaret, Bakireliğin ispatı, Elizabeth’in takip edilişi, Vaftizci Yahya’nın görevlendirilmesi, Şarap mucizesi, Kötülüklerle dolu adamın iyileştirilmesi, İsa ve Samarralı kadın, Başkalaşım, Masum çocukların katliamı, Yusuf’un ikinci rüyası, Mısır’a kaçış, Şeytan çarpmış adamın iyileştirilmesi, İsa’nın göğe çıkışı, İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta, İsa’nın cehenneme inişi sahneleri ve aziz tasvirleri yer alır.
Sarıca Kilisesi
Kilise kuzey güney yönünde oyulmuştur. Apsisi doğuya bakar. Narteks, naos ve trapeza bölümlerinden oluşur. Büyük oranda bozulmaya maruz kalmış idi. 2001-2004 yılları arasında uygulanan restorasyon çalışmaları sonucunda eski görünümüne kavuşarak müze niteliğinde kullanılmaya başlandı.
Hallaç (Hastane) Manastırı ve Kilisesi
Büyük bir kaya kütlesinin içine geniş bir alanın oyulması ile yapılmıştır. Yapımı 11. yüzyıla tarihlenir. Yaşamını manastırda sürdüren rahiplerin halkı tedavi ettiklerine dair inanış Hastane Manastırı olarak da anılmasını sağlamıştır. Bir kilise ve bir mutfak dışında ne amaçla kullanıldığına dair net deliller olmayan bölümler barındırır. Manastırın en benzersiz yanı Kapadokya’da başka hiçbir kilise ya da manastırda rastlanmayan, kollarını iki yana açmış halde resmedilmiş bir adam betimlemesidir. Kilise yüksek tavanlı ve beş kubbelidir. Kaya sütunlarında boynuzlu hayvan başı kabartmaları görülür.